Structural and Ethical Problems of Media and Democracy in Turkey

H. Emre Bağce

Abstract: Since media and democracy are intertwined in the modern world, problems in one deeply affect the other. As well as the media-democracy relationship, structures and ethics are closely linked. Ethical problems are largely caused by structural arrangements and mechanisms. This study discusses the problems of media and democracy in Turkey with a structural and institutional perspective. It is argued that the dominant mentality of democracy in Turkey and the 10 percent electoral threshold have crippled democracy, and that the mechanisms of unfair representation and polarization among politicians undermine the public interest. In this competition, it is argued that the conflict of interest between opposition political actors is against society but in favor of the political class. The problems with democracy are also circulating in the media. The structural and ethical problems of the media are analyzed in this context. Media ownership structure, the status of public media outlets, the lack of impartial self-control mechanisms, and journalists’ personal ethical problems are examined. The role of politicians on all these structural and ethical issues is also being questioned.

Keywords: Media-democracy relations, Structural approach, Media ethics, Conflict of interest, Politician class in Turkey.

Türkiye’de Medya ve Demokrasinin Yapısal ve Etik Sorunları

Öz: Modern dünyada medya ve demokrasi iç içe işlediğinden birindeki sorunlar diğerini derinden etkiler. Medya-demokrasi ilişkisi kadar, yapılar ve etik de birbiriyle sıkı şekilde bağlantılıdır. Etik sorunlar, büyük ölçüde yapısal düzenleme ve mekanizmalardan kaynaklanır. Bu çalışma, Türkiye’de medya ve demokrasinin sorunlarını yapısal ve kurumsal bir bakışla tartışmaktadır. Türkiye’deki hâkim demokrasi zihniyetinin ve yüzde 10 seçim barajının demokrasiyi kötürüm hale getirdiği, gayri adil temsil mekanizmalarının ve siyasetçiler arasındaki kutuplaşmanın kamu menfaatini zayıflattığı tartışılmaktadır. Bu rekabette, karşıt siyasi aktörler arasındaki menfaat çatışmasının toplumun aleyhine fakat siyasetçi sınıfın lehine işlediği ileri sürülmektedir. Demokrasiye dair sorunlar medyaya da sirayet etmektedir. Medyanın yapısal ve etik sorunları bu kapsamda analiz edilmektedir. Medya sahiplik yapısı, kamusal medya kuruluşlarının durumu, tarafsız özdenetim mekanizmalarının eksikliği ve gazetecilerin kişisel etik sorunları incelenmektedir. Tüm bu yapısal ve etik meselelerde siyasetçilerin rolü özellikle sorgulanmaktadır.

Anahtar kelimeler: Medya-demokrasi ilişkisi, Yapısal yaklaşım, Medya etiği, Çıkar çatışması, Türkiye’de siyasetçi sınıf.

H. Emre Bağce
DOI: 10.29224/insanveinsan.743610
Year 7, Issue 25, Summer 2020


Tam metin / Full text
(Turkish)

1744 Downloads


Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.

The 1952 and 2008 US Presidential Election Campaigns in terms of Traditional and Digital Mass Communication

Mustafa C. Sadakaoğlu / Özgür Emek Korkmaz

Abstract: The modern individual was defined as voter after the emergence of consent-based regimes and was exposed to persuasive political communication messages from the mass media. Mass media is very important for the voter to take an attitude towards the messages he/she is exposed to. Although media habits have changed over the years, from traditional mass media to digital mass media, the strong interaction between media and democracy. Nowadays, political actors use various digital communication tools extensively as well as traditional mass media such as newspaper, radio and television. Television was used for the first time in the US presidential elections of 1952 and the US presidential elections of 2008 which used the digital communication tool for the first time. In this reason, this study based on the interaction between the concepts of media and democracy, the data obtained from the election campaigns determined as the sample of the study are examined.

Keywords: Democracy, Political communication, Political advertising, Television, Social media.

Geleneksel ve Dijital Kitle İletişim Araçları Bakımından 1952 ve 2008 ABD Başkanlık Seçim Kampanyaları

Öz: Modern birey, rızaya dayalı rejimlerin ortaya çıkışının ardından “seçmen” olarak tanımlanmış ve kullanıcısı olduğu kitle iletişim araçlarından yoğun olarak ikna edici siyasal iletişim mesajlarına maruz kalmıştır. Seçmenin maruz bırakıldığı mesajlar doğrultusunda tutum alması bakımından kitle iletişim araçları büyük önem taşımaktadır. Geleneksel kitle iletişim araçlarından dijital kitle iletişim araçlarına medya takip alışkanlıkları yıllar içinde değişse de medya ile demokrasi arasında var olan güçlü etkileşim aynı kalmaktadır. Günümüzde seçmenle kurulan ilişki bakımından siyasal aktörlerin gazete, radyo, televizyon gibi geleneksel kitle iletişim araçlarının yanı sıra çeşitli dijital iletişim araçlarını da yoğun olarak kullandığı gözlenmektedir. Bir seçim kampanyasında ilk kez televizyonun kullanılmış olması nedeniyle 1952 yılı ABD başkanlık seçimleri ile ilk kez bir dijital iletişim aracının kullanıldığı 2008 yılı ABD başkanlık seçimleri karşılıklı olarak incelenmeye olanak tanımaktadır. Bu maksatla medya ve demokrasi kavramları arasındaki etkileşim esas alınacak şekilde çalışmanın örneklemi olarak belirlenen seçim kampanyalarından elde edilen veriler incelenmektedir.

Anahtar kelimeler: Demokrasi, Siyasal iletişim, Siyasal reklam, Televizyon, Sosyal medya.

Mustafa C. Sadakaoğlu / Özgür Emek Korkmaz
DOI: 10.29224/insanveinsan.736181
Year 7, Issue 25, Summer 2020


Tam metin / Full text
(Turkish)

872 Downloads


Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.

The Role of Mass Media in Terrorism and Its Effect on Individuals

Ahmet Yiğitalp Tulga

Abstract: Nowadays terrorism is one of the biggest problems in the world. In particular, afterward the twin towers attack in the United States on September 11, 2001, this has become a bigger problem for most of the countries in the world. Following in time the 9/11 terrorist attack, many governments launched a war against global terrorism in different parts of the world. Even the community psychology, which is not threatened by global terrorism, is negatively affected by extremist groups’ coverage in media. Asian countries like Japan, Taiwan, and the Republic of Korea are the best examples of that. For this cause, in this research two linear regression are analyzed and Taiwanese newspaper text analyses are made. The main purpose and motivation of this research is to analyze the importance of media on terrorism and terrorist acts and how the media affects people’s thoughts and psychology.

Keywords: Media, Terrorism, Psychology, Opinion, Mass media.

Kitle İletişim Araçlarının Terörizmdeki Rolü ve Bireyler Üzerindeki Etkisi

Öz: Günümüzde terörizm dünyanın en büyük sorunlarından bir tanesidir. Özellikle, 11 Eylül 2001 yılında Amerika’da ikiz kulelere gerçekleştirilen terör saldırısı sonrasında, bu sorun dünyadaki çoğu ülke için çok daha büyük bir sorun haline geldi. 11 Eylül terör saldırılarının ardından dünyanın birçok ülkesi küresel terörizme karşı bir savaş başlattı. Küresel terörizm tarafından tehdit edilmeyen ülkelerin vatandaşları bile aşırılık yanlısı grupların medyada yer alan propagandalarından ve haberlerinden olumsuz etkilenmektedir. Japonya, Tayvan ve Kore Cumhuriyeti gibi Asya ülkeleri bu durumun en güzel örneklerindendir. Bu kapsamda hazırlanan bu araştırmada iki analiz ve metin analizi yapılmıştır. Bütün bu analizler R programlama dili ile gerçekleştirilmiştir. Bu araştırmanın iki temel amacı ve motivasyonu vardır. Birincisi, medyanın terörizm ve terörist eylemler üzerindeki önemini göstermek ve çalışmanın ikinci temel amacı ise medyanın insanların düşüncelerini ve psikolojisini nasıl etkilediğini analiz etmektir.

Anahtar kelimeler: Terörizm, Medya, Psikoloji, Kitle iletişim araçları.

Ahmet Yiğitalp Tulga
DOI: 10.29224/insanveinsan.695346
Year 7, Issue 25, Summer 2020


Tam metin / Full text
(English)

941 Downloads


Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.

Social Media and Violence: Chinese Perception in Ekşi Sözlük

Çağla Pınar Tunçer

Abstract: The media, whose speed, influence and diffusion increase with technological developments, teaches, legitimizes, reproduces, normalizes the violence and the dominant values its “reality”. The media uses symbolic violence expressed by hate speech. In this study, the discourses produced about China and Chinese after the pandemic in Eksi Sozluk, a popular platform of the new media, are examined. The entries were analyzed by content and critical discourse analysis, which themes were used about China and the Chinese, how they were marginalized and defined. As a result, hate speech about the Chinese, the negative stereotypes and prejudices were in circulation, conspiracy rhetoric was applied with the conspiracy theories and nationalist-religious references, dehumanization and intra-humanization were found. New media content, easily produced as its potential to turn into violence, has to be free from hate speech.

Keywords: New media, Violence, Hate speech, Pandemic, Chinese.

Sosyal Medya ve Şiddet: Ekşi Sözlük’te Çinli Algısı

Öz: Teknolojik gelişmelerle hızı, etkisi ve yayılımı artan medya, kurduğu “gerçeklik”te şiddeti ve egemen değerleri öğretmekte, meşrulaştırmakta, yeniden üreterek normalleştirmektedir. Medyada nefret söylemiyle ifadesini bulan sembolik bir şiddet kullanılmaktadır. Bu çalışmada, yeni medyanın popüler platformu Ekşi Sözlük’te pandemiyle birlikte Çin/Çinliler hakkında üretilen söylemler incelenmiştir. Ekşi Sözlük yazarlarının girdileri, içerik ve eleştirel söylem analiziyle incelenerek, Çin/Çinlilerle ilgili hangi temaların kullanıldığı, nasıl ötekileştirildikleri ve tanımlandıkları ortaya konulmuştur. Yapılan değerlendirmede nefret söylemi kullanıldığı, olumsuz stereotipler ve önyargıların dolaşımda olduğu, komplo teorileri ve milliyetçi-dini referanslarla beslenen bir ikna retoriğine başvurulduğu görülmüş, dehumanizasyon ve intra-hümanizasyona rastlanmıştır. Şiddete dönüşme potansiyeli taşıdığından kolayca üretilen yeni medya içeriklerinin nefret söyleminden arındırılması gerekmektedir.

Anahtar kelimeler: Yeni medya, Şiddet, Nefret Söylemi, Pandemi, Çinliler.

Çağla Pınar Tunçer
DOI: 10.29224/insanveinsan.745785
Year 7, Issue 25, Summer 2020


Tam metin / Full text
(Turkish)

886 Downloads


Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.